12. Sınıf III. Ünite III. Ders
- 0 comments
- Başlık; 12. Sınıf 3. Ünite
- 0
Hukuk Alanında Meydana Gelen Gelişmeleri Türk Toplumunda Meydana Getirdiği Değişimler
Kanıt 40: Medeni Kanunun Kabul Edilişi ( 4 EKİM 1926 )
Toplumdaki insanların birbirleriyle sürekli ve karşılıklı ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünü, ayrıntılarıyla en geniş ölçüde Medeni kanun’da yer alır. Bu nedenle, yeni Türk toplumunda, Mecelle’nin bütün sorunlara cevap vermediği, ihtiyaçları karşılayamadığı, uzun süreden beri göze çarpıyordu. Din kurallarının etkisinden kesinlikle sıyrılmış, uygar insanların ilişkilerini düzenleyen yepyeni bir yasa yapılması ya da var olanların içinden böyle birinin ülkemize göre düzenlenmesi gerekiyordu. En uygun çözümün İsviçre Medeni Kanununun alınması olduğuna karar verildi. Çünkü Avrupa’nın uygar toplumlarının uyguladıkları medeni kanunlar bir hayli eskimişti. Fransız Medeni kanunu 1804, Avusturya Medeni Kanunu 1811, Alman Medeni Kanunu 1900 yıllarında yürürlüğe girmişlerdi. Oysa İsviçre Medeni kanunu bunların en genciydi, 1912 tarihinde kabul edilmişti. Üstelik İsviçre’de üç ayrı dil konuşuluyordu ve İsviçre kantonlarının yapıları birbirinden farklıydı. Buna rağmen İsviçre Medeni Kanunu bu değişik dilleri konuşan ve değişik yapıda bulunan insanlara kolayca uygulanıyordu. Şu halde bütün bu nedenlerle, İsviçre Medeni Kanununu bizde kendimize uygulayabilirdik. 26 hukukçudan kurulu bir komisyon, on dört ay çalışarak bu yasayı dilimize çevirdi ve bazı maddelerini ülkemizin ihtiyaçlarına göre de değiştirdi. Türk Kanunu Medenisi başlığı altında 4 Nisan 1926 tarihinde yayınlandı ve 4 Ekim 1926 tarihinde de yürürlüğe girdi.
(Kaynak: Prof Dr İlhan Akın, Türk Devrim Tarihi, 1986, 3.Baskı)
Kanıt Sorgulama
Kanıt 40’a göre;
1) Medeni Kanunun İsviçre’den alınmasının gerekçeleri nedir? 2) Medeni Kanuna niçin ihtiyaç duyulmuştur?
Kanıt 41: Medeni Kanunun Aile Yapısında Getirdiği Değişimler
Medeni Kanunun getirdiği en dikkat çekici yenilik kuşkusuz evlilik birliğinin yönetimine ilişkidir. Önceki düzenlemede “ Koca, birliğin reisidir “ hükmü yer almaktaydı. Bu hüküm, kadın erkek eşitsizliğini ifade eden hükümlerin en önemlilerinden kabul edilmekteydi. Yeni kanun bunu “ Birliği eşler beraberce yönetirler ” şeklinde değiştirmiştir. Böylece evlilik birliliğinin yönetiminde eşlere eşit söz hakkı tanınmış olmaktadır. Bunda dolayı, birliğin yönetimiyle ilgili kararların eşlerin birlikte almaları gerekmektedir. Eşlerden her biri yönetime ilişkin bir işi yapmadan veya bu konuda bir girişimde bulunmadan önce diğerine haberdar ederek fikrini ve onayını almalıdır.
(Kaynak: Murat Doğan, Türk Medeni Kanununun Evliliğin Genel Hükümleri Bakımından Getirdiği Yenilikler )
Kanıt Sorgulama:
Kanıt 41’e göre;
1) Medeni Kanun, aile kurumunda ne gibi değişiklikler getirmiştir?
2) Medeni Kanun, kadın hakları açısından ne gibi yenilikler getirmiştir?
Kanıt 42: Mecelle ve Fransız Kanunu Hakkında
1868 – 1876 yılları arasında hazırlanarak İslam ve Türk hukuk tarihinin ilk Medeni ve Borçlar kanunu olarak yürürlüğe giren Mecelle, şahsın hukuku ve aile hukuku gibi konularda eksiklere sahip olması bakımından eleştirilmiş ve sonraki tarihlerde kurulan komisyonlarla bu alanlardaki eksiklikleri tamamlamak üzere çeşitli çalışmalar yürütülmüşse de; kapsam ve içerik açısından eksiksiz bir medeni kanun Cumhuriyet döneminde hukuk devrimi ile gerçekleştirilmiştir. Mecelle ve Fransız Medeni Kanunu, 19. Yüzyılda ortaya çıkmakla beraber, iki farklı hukuk sisteminin kanunlaştırılması ve çeşitli ülkelerin hukuk sistemlerinde yarattıkları eksiklikler göz önünde bulundurulduğunda, gerek coğrafi olarak, gerek zaman bakımından dünya hukuk tarihini etkileyen eserler olmuşlardır. Mecelle, Osmanlı Devleti’nin dışında Hicaz, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, Kıbrıs, İsrail ve Filistin’in de aralarında bulunduğu birçok ülkede çeşitli zaman dilimlerinde uygulanırken; Fransız Medeni Kanunu, Avrupa ve Amerika’da birçok devlet tarafından medeni kanun olarak benimsenmiştir. Bu anlamda, her iki kanun da farklı coğrafyalarda farklı toplumların hukuk tarihlerinde derin izler bırakmışlardır. Kesişme noktaları ise, Osmanlı Hukukunda fikirler ve tartışmalar olmuştur.
( Kaynak: Seda Örsten Esirgen, Osmanlı Devleti’nde Medeni Kanun Tartışmaları: Mecelle mi ,Fransız Medeni Kanunu mu? )
Kanıt Sorgulama:
Kanıt 42’yi inceleyiniz
1) Mecelle’nin eksik bulunup eleştirildiği konular nelerdir?
2) Mecelle ile Fransız Medeni Kanunun ortak yönleri nelerdir? Açıklayınız.
3) Mecelle ile Fransız Medeni Kanununun birbirinden ayrılan yönleri nelerdir? Açıklayınız.
Kanıt 43: 1924 Anayasası’ndaki Temel Maddeler
Madde 1:Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2: Türkiye Devleti Cumhuriyeti, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve Devrimcidir. Devletin Dili: Türkçe’dir. Başkent: Ankara’dır.
Madde 3: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Madde 4: Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclis’i temsil eder ve mille adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır.
Madde 5: Yasama yetkisi ve yürütme erki Türkiye Büyük millet Meclisi’nde belirir ve onda toplanır.
Madde 6: Meclis, yasama yetkisini kendi kullanır.
Madde 7: Meclis yürütme yetkisini kendi seçtiği Cumhurbaşkanı ve onun tayin edeceği Bakanlar Kurulu ile kullanır.
Madde 8: Yargı hakkı, millet adına usül ve kanuna göre bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır.
( Kaynak: Mustafa Kemal Çiçek, 1924 Anayasasının Hazırlanışı ve Temel Özellikleri, Yüksek Lisans Tezi, 2005, Ankara )
Kanıt Sorgulama:
Kanıt 43’e göre; 1) 1924 Anayasası’ndaki yasama ile ilgili maddeleri tespit edip, açıklayınız.
2) 1924 Anayasası’ndaki yürütme ile ilgili maddeleri tespit edip, açıklayınız.
3) 1924 Anayasası’ndaki yargı ile ilgili maddeleri tespit edip, açıklayınız.
Eğitim ve kültür alanında yapılan inkılap ve gelişmeler
Kanıt 44: Eğitimin Birleştirilmesinin Sebepleri
Ayrı ayrı iki sistemde okumuş, hayat görüşleri farklı iki nesli arasında anlaşmazlık son haddine çıktığı için devlet işlerine kesin bir yön tayin edilemiyordu. Bu yüzden eğitim meseleleri de dahil olmak üzere hiçbir işe ciddi şekilde sarılarak gerçekleştirilemiyordu. Hatta eğitimin amacı bile toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olarak teşhis edilemiyordu. Çünkü bir heyeti teşkil edenler zihniyet bakımından en azından ikiye ayrılıyordu: Halktan kopmuş mektepliler ve halkın içinde halktan kuvvet alan medreseliler. Her meselenin karşısına bu iki zihniyet dikiliyor, her iki taraf onu kendi açısından halletmek istiyor ve ona göre fikir söylüyordu. Onun için hiçbir işte esaslı karara varılamıyordu.
( Kaynak: Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi, Milli Eğitim Yayınları,1992, Aktaran: Asım Arı, Tevhid-i Tedrisat ve Laik Eğitim, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, cilt: 22, sayı:2)
Kanıt Sorgulama:
1) Eğitimde iki farklı sistemin uygulanması, ne tür zorluklara yol açmıştır? Açıklayınız. Kanıt 45: HARF DEVRİMİ “Atatürk, devrimleri doğrudan doğruya halk arasına girerek halkla birlikte gerçekleştirdi. Alfabe konusunda da böyle yaptı. Bu konunun başöğretmenliğini üzerine aldı. 9 Ağustos 1928 akşamı İstanbul’da Sarayburnu’nda yapılan bir müsamerede Harf Devrimim halka şöyle anlattı: “Arkadaşlar, zengin dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik, milletseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki bir milletin, bir toplumun yüzde sekseni okuma yazma bilmezse bu ayıptır.” ( Kaynak: Atatürk’ün Eğitim, Kültür ve İnsan Anlayışı, Osman Feyzoğlu, Tebliğler Cilt II, Uluslararası Atatürk Konferansı, 9-13 Kasım 1981, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, 1981) Kanıt 46: Atatürk ve Harf İnkılabı Üzerine Sözü ” Şurasını tecrübe ile zikredeyim ki, hece ve alfabe ıslahı hakikaten çocukları müşkilattan kurtaran, onlara, küçük yaşta muvaffakiyet lezzetini tattıran en müessir vasıtadır. Yaşlı adamların sevinçleri ise daha aşikardır. İnsanlar arasında kolay ve hevesle okumak vasıtasının temin edilmesi hem milli inkişafa, hem de milletler arasında anlaşmaya çok hadimdir.” (Kaynak: Düşünceleriyle Atatürk, Arı İnan, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1983 ) Kanıt Sorgulama: 1) Kanıt 45’e göre; Atatürk, yeni harflerin sizce niçin çok çabuk bir şekilde öğrenilmesi gerektiğini belirtmektedir? Açıklayınız. 2) Kanıt 46’ya göre; Atatürk için harf inkılabının önemini belirtiniz.
Kanıt 47: Yeni Harflerin Kabulü Sonrası Bir Gazete Köşesi (1928)
Kanıt 48: 1928 Yılı Yeni Harflerin Kabulü Sonrası İlk Gazetelerdeki Haberlerin İki Alfabe (LatinceOsmanlıca) İle Yapılması
Kanıt Sorgulama:
Kanıt 47 ve 48’i inceleyiniz.
1) Yeni harflerin kabulü sonrası, dönemin gazeteleri sizce niçin hem Osmanlıca hem Latince olmak üzere, haberlerde iki alfabeyi birden kullanmış olabilir?
Kanıt 49: Millet Mekteplerinin Açılması ..
“ 1 Ocak 1929 yılında halka yeni alfabeyi öğretmek, okuma yazma seferberliği başlatmak için Millet Mekteplerinin kurulması kararlaştırıldı. Millet Mektepleri, ülkenin dört bir köşesinde eğitim ve öğretim faaliyetlerine başladı ve vatandaşların açılan okuma yazma kurslarına katılmaları zorunlu hâle getirildi. Bu kursları bitirenlerin okuma yazma alışkanlıklarını sürdürebilmeleri için “Halk Mecmuası” adıyla bir dergi çıkarılmasına karar verildi. Millet Mektepleri, yeni harfleri öğretmek ve vatandaşa temel eğitim alanlarında bilgiler vermekle önemli bir görev üstlendi. ”
( Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders Kitabı, Ata Yayıncılık)
Kanıt 50: Millet Mekteplerinin Açılması Üzerine Bir Gazete Haber
Gazete Haberinden:
“Millet Mektepleri Bu Akşam Açılıyor! .. Bu sene millet mekteplerine çok sayıda vatandaş devam edebilmesi için tedbirler alındı. Harf inkılabının feyyaz neticesinden istifade edelim! ”
Kanıt Sorgulama:
1) Kanıt 49’a göre; Millet mektepleri niçin açılmıştır? Açıklayınız.
2) Kanıt 50’ye göre; Millet mekteplerinin açılışı, sizce dönemin gazetesinde yeterli şekilde yansıtılmış mıdır?
3) Kanıt 50’ye göre; Gazetenin sağ üst köşesinde yer alan fotoğrafta, kadınlara ne tür bir eğitim veriliyor?
Kanıt 51: Cumhuriyet Dönemi Eğitiminde Öğrenci Sayılarındaki Artış
Gazeteden Bazı Haberler Sütunları:
“..1913-1914 senesinde bütün Osmanlı İmparatorluğunda 3413 ilk mektep ve 41,895’İ kız; 181,384’ü erkek
olmak üzere ceman 223,279 talebe mevcut olduğu halde, 1932 senesinde 6713 ilk mektep ve 191,814’ü kız, 350,222’si erkek olmak üzere 542,136 talebe mevcuttur.”
“ ..On sene evvel orta mekteplerde 5.900 talebe okuyordu. Bugün: 30.300 talebe okuyor.”
“ .. On sene evvel liselerde yalnız 1,200 talebe vardı. Bugün 6,840 talebe var.”
“ .. 1931-1932 senesinde 1720’si kız ve 5120’si erkek olmak üzere 6840 lise talebesi mevcuttur..”
Kanıt Sorgulama:
1) Kanıt 51’e göre; yıllara göre öğrenci sayılarında yaşanan değişimi karşılaştırınız.