11. Sınıf II. Ünite IV. Ders
- 0 comments
- Başlık; 11. Sınıf II. Ünite Dersleri
- 0
Osmanlı Devleti’nin idari, askerî ve ekonomik yapısında meydana gelen değişimler
Konumuza başlamadan önce aşağıdaki tanımları öğrenelim!
Tımar
Tımar, Osmanlı İmparatorluğu’nda kamu arazisi (miri) dahilinde, yönetimi sipahiye bırakılmış olan tarım topraklarına verilen isimdir. Tımar sistemi büyük bir sipahi gücü besleyerek padişahın ordusuna asker sağlar. Bu sayede devlet hazinesinden nakit para çıkmazdı. Tımara hak kazanan kişi ancak askeri sınıftan olabilirdi.
“Osmanlılar’da devlete ait toprakların askerî ve idarî gayelerle tahsisine dayalı sistem. Türkçe’de dirlik (dirilik) ile eş anlamlı kullanılan timâr (tımar) kelimesi sözlükte “bakım, ilgi” anlamına gelir. Terim olarak, Osmanlı merkez vilâyetlerinde bir süvari birliğini ve askerî-idarî hiyerarşiyi desteklemek amacıyla yapılan ve tevarüs(miras) yoluyla geçmeyen tahsisatı ifade eder. Timar sistemi, imparatorluğun sadece askeri idarî teşkilâtlanmasının temel direği olmakla kalmamış, aynı zamanda mîrî arazi sisteminin işleyişinde, köylü-çiftçilerin statüleri ve ödeyecekleri verginin belirlenmesinde ve imparatorluğun klasik çağında (1300-1600) tarımsal ekonominin yönetiminde esas belirleyici faktör olmuştur… Sipahi mesleği ve sınıfı, 1593-1606 yıllarında Avusturyalılar’a karşı yapıan savaş sırasında tüfek kullanan birliklere duyulan ihtiyacın maaşlı asker istihdamının zorunlu kılmasına kadar Osmanlı askerî sisteminin temel birimini oluşturuyordu.”[1]
Zeamet
Osmanlı askerî teşkilâtı terminolojisinde genel olarak askerî hizmette bulunanlara verilen, 20.000 ile 100.000 akçe arasındaki dirlikleri ifade eder. Bu dirlikleri tasarruf eden kimselere zaim denilir… Bu şekliyle, “timar sistemi içinde zeamet sahibine tâbi olan timarlı sipahilerinin topluca bulunduğu askerî ve idarî bölge” demektir.[2]
İltizam
“Lüzüm kökünden türeyen iltizam sözlükte “gerekli sayma, üzerine alma, bir tarafı tutma” gibi anlamlara gelir. Terim olarak ‘özel bir şahsın devlete ait herhangi bir vergi gelirini toplamayı belirli bir yıllık bedel karşılığında üzerine alması’ demektir. Bu işi yapan kişiye mültezim denir. Günümüzün deyimiyle vergilendirmenin bir tür özelleştirilmesi şeklinde nitelenebilecek olan iltizam zirai toplumun hakim olduğu dönemin yaygın bir uygulaması şeklinde İlkçağ’dan XX. yüzyılın başlarına kadar dünyanın pek çok ülkesinde kullanılmış bir vergilendirme metodudur.
İltizamın Osmanlı dünyasında ne zaman başladığı tam olarak bilinmemektedir. Uygulamasına ait ilk örnekler XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülür. Ancak bu örnekler dikkatle incelendiği zaman oldukça gelişmiş ve yerleşmiş terminoloji ve mekanizmaları ile çok daha önceden başlamış olduğuna hükmedilebilir.”[3] Mukataa’ nın üç yıllığına mültezime verildiği söylense de, mültezim’in bu vergi kaynağını ne kadarlık bir süre boyunca elinde tutabileceği belirsizdir.[4]
Malikane
Osmanlı maliyesinde vergi, iltizam sisteminin 1695 yılından Tanzimat’a kadar uygulanan özel bir türü. Malikane sisteminde “mukataa” adı verilen vergi kalemleri iltizamda olduğu gibi müzayede ile ihale edilirdi. Ancak aralarında önemli bir fark vardı. Normal iltizamda müzayede, tahvil denilen bir-üç yıl arasında değişen bir dönem için hazineye ödenecek yıllık vergi (mal) miktarı üzerinde cereyan ederdi. Malikane sisteminde ise bu yıllık vergi miktarı hazine tarafından belirlenmişti ve rekabetle arttırılması veya azaltılması söz konusu değildi. Burada müzayede, yıllık vergi miktarı sabittenmiş bulunan mukataanın bir tahvil için değil, kaydıhayat şartıyla vergilendirme hakkını elde etmenin bedeli olarak ödenmesi gereken ve “muaccele” adı verilen peşin meblağ üzerinde yapılırdı. [5]
Klasik Ticaret Rotaları

Kanıt Sorgulama
1-Kanıt 1’e bakarak, Akdeniz’de üstünlüğü ele geçirmenin önemini birkaç cümleyle belirtiniz.
2- Yıldızla belirtilen önemli ticaret merkezlerinden kaçı Osmanlı Devleti’nin kontrolünde olmuştur? Harita üzerinde yuvarlak içine alınız.
3-Ticaret merkezlerinin maddi faydalarının yanında sizce başka ne tür faydaları olabilir? Birkaç cümleyle yazınız.
Kanıt 3
İngiliz Seyyah Fynes Moryson, 1598
“Bu şehirde(Halep) büyük faaliyet var… Bütün Asya ve Şark adalarının mahsulleri buraya, yahut Kahire’ye getiriliyor. Portekizliler Hindistan yolunu bulmazdan evvel bütün bu mallar bu iki şehirden tedarik edilirdi. Eskiden bu ticaret Venedik ile diğer birkaç İtalyan şehrinin inhisarındaydı(idaresindeydi). Fakat bir zaman sonra Portekizliler Hindistan ile ticarete girişerek bu malları ve türlü türlü mahsulleri, istedikleri fiyata Avrupa’ya sevke başladılar. Böylece İtalyanların elinden ticaretlerinin çoğunu aldılar. Daha sonra Fransa kralı padişahla anlaşınca Marsilya’da bu ticarete ortak oldu. Zamanımızda, Kraliçe Elizabeth’in idaresinde, Venedik ve Fransa tacirlerinin çok direnmesine rağmen, İngilizler de aynı imtiyazı elde ettiler. Londra’daki Türkiye Kumpanyası bir ara bütün kumpanyaların eskisiydi. Sessiz sedasız, bu ticaretin getirdiği emniyet ve kazancın zevkini çıkarıyordu.
O. Burian’dan aktaran Abdullah GÜNDOĞDU, “Osmanlı ve Dünya Ticareti, Osmanlıların Tarihsel Zenginliklerine Dönüş Projeleri”, Osmanlı, 3, (Editör: Güler Eren), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s.47
Kanıt Sorgulama
1-(Kanıt 3’e bakarak) Halep ve Kahire’nin ticari açıdan değerinin azalması hangi olaydan sonra olmuştur? Yazınız.
2-Önemli ticaret merkezlerine sahip olmak siyasi açıdan nasıl bir avantaj oluşturabilir? Yazınız. Kanıt 3’te bunun örnekleri hangi devletlerdir? Yazınız.
Kanıt 4
Ömer Talip, Devrin Görgü Tanığı (1643)
“Şimdi Avrupalı Portekiz ve İngilizler yeryüzünün her tarafını öğrenip bütün dünyada gemileri işliyor. Dünyanın bütün mühim iskele, derbend ve limanlarını işgal ediyorlar. Evvelce Hind, Sind ve Çin malları Süveyş’ e ve oradan Mısır’ a gelir ve bütün dünyaya oradan yayılırdı. Şimdi o mallar, Portekiz, İngiliz ve Flemenk gemileriyle Avrupa’ ya gidiyor ve oradan dünyaya yayılıyor. Kendilerine lazım olmayan malları İstanbul’a ve sair İslam devletlerine getirip beş misli fiyatla satıyorlar. Bu yüzden Mal-i Karun(çok zengin)’a malik(sahip) oluyorlar. İslam memleketlerinde altın ve gümüş bu yüzden azalmıştır. Osmanlı Devleti, Yemen ve tarafları sevahilini(sahillerini) ve oradan geçen ticareti ele geçirmeli. Yoksa daha az bir zaman muattal kalırsak(bir şey yapmazsak) küffar-ı Fireng, İslam vilayetlerini alıp zapt edecektir.”
Abdullah GÜNDOĞDU, “Osmanlı ve Dünya Ticareti, Osmanlıların Tarihsel Zenginliklerine Dönüş Projeleri”, Osmanlı, 3, (Editör: Güler Eren), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s.47
Kanıt Sorgulama
1-Kanıt 4’te değişen ticari durum nedir? Hangi devletler buna sebep olmuştur? Yazınız.
2-Ömer Talip, İslam memleketlerinde altın ve gümüşün azalmasını hangi durumlara bağlamıştır? Yazınız.